NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
عَنْ ابْنِ
إِدْرِيسَ
عَنْ ابْنِ
عَجْلَانَ عَنْ
الْمَقْبُرِيِّ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
اللَّهُمَّ
إِنِّي
أَعُوذُ بِكَ
مِنْ
الْجُوعِ
فَإِنَّهُ
بِئْسَ
الضَّجِيعُ
وَأَعُوذُ
بِكَ مِنْ
الْخِيَانَةِ
فَإِنَّهَا
بِئْسَتِ
الْبِطَانَةُ
Ebû Hureyre (r.a.)'den,
rivayet edildiğine göre,
Resûlullah (s.a.v.)
şöyle duâ edermiş;
"Allah'ım, açlıktan
sana sığınırım. Şüphesiz o kötü bir yatak arkadaşıdır. Hıyanetten de sana
sığınırım. Çünkü o pek kötü bir sırdaştır."
İzah:
Nesâî, isti'âze
Nebi s.a.v.in Allah'a
sığındığı açlık, bilinen mânâda midenin boşluğundan dolayı hissedilen
elemdir.Bu insanın görünen ve görünmeyen güçlerine tesir edip, taât ve ibâdete
engel olduğu için Allah'a sığınmıştır.
Efendimiz açlık için
"yatak arkadaşı" tabirini kullanmıştır. Bu manayı verdiğimiz kelimesi
manasınadır ki, yattığı yerde arkadaşından ayrılmayan" demektir. Açlık,
gece gündüz, uykuda ve uyanıkken tesirini hissettirdiği, sahibinden hiç
ayrılmadığı için "yatak arkadaşı" diye ifade edilmiştir.
Bu ifadeden, Allah'a
sığınılacak açlığın insana zarar veren, ibâdetine mani olacak derecede onu
zayıflatan açlık olduğu anlaşılır.
Üzerinde durduğumuz
hadise göre, Hz. Peygamber'in Rabbine sığındığı ikinci sıfat, hıyanettir.
Hıyanet, emânetin
karşıtıdır. Tıybî hiyâneti, "O kimse yokken ahdi bozmak suretiyle hakka
muhalefettir" diye tarif eder. Ahd ve tüm şer'î teklifleri kapsayan bir
terimdir. Buna göre hadiste kast edilen hıyanet birisinin bıraktığı emanete
hıyanetten çok daha şümullüdür. İnsanın yüklendiği tüm şer'î mükellefiyetlerin
hakkını edâ etmemesidir ki, bildiğimiz anlamdaki emânete hiyânet de bu mânânın
alanına girer.
"Sırdaş" diye
terceme ettiğimiz kelimesi, aslında "elbisenin astarı"
demektir.Burada sırdaş mânâsına gelebileceği gibi, "insanın içinde
gizlediği şer" mânâsı da kast edilmiş olabilir.
Bu babın başından beri
Hz. Peygamberin Allah'a sığındığı sözler tedkik edilirse, bunların ya tüm
kötülüklere şümulü olan muhtevalı kelimeler ya da zararı umûmu ilgilendiren
kötülükler olduğu görülür. Efendimizin sözlerinden dünyalık gibi görünenler,
aslında, âhirete mütealliktir. Meselâ açlık, ilk bakışta dünyevi bir sıkıntı
olarak görülebilir ama, Resul-i Ekrem'in açlıktan Allah'a sığınmaktaki gayesi
dünya lezzetlerini kaybetme endişesi değil, ibâdetlerim ifâya mâni olacağı
korkusudur. Hz. Peygamberin yemek konusundaki sünneti tedkik edilirse, bu
gerçek açıkça ortaya çıkar.